Yine bir sabah erkenden kalkıp ağları kontrol etmeye koşuyor dalyancılar, daha kahvaltılarını etmeden. Son dönemlerde çok azalmıştı balık. Bir gözcü bırakıp geri geliyorlar kahvaltılarını etmeye. Dalyancı Mustafa Kılıç merakla bakıyor balık girdi mi dalyana.

            Dalyandan çıkan balıklar buzluğa konulup kahvaltı hazırlanıyor ama her an gözcüden haber bekleyerek tetikte. 

            Dünyadaki en eski avlanma metotlarından biridir dalyan balıkçılığı; balığı bilmen gerekir, göç yolunu, nasıl davrandığını. Dalyanı 5 metre yana kursan olmaz, balık girmez dalyana. İstanbul boğazında 17. yüzyıldan beri kurulan dalyanlar 1924’te 54 iken şimdilerde sadece 3 tane kalmış ve 6 ay yerine 2-3 ay verimli balık tutabilir hale gelmiş durumda.

            Sezonluk olarak çalışan dalyan işçileri tüm sezon boyunca dalyanda yaşarlar. Yatakhaneleri, çay ocakları, mutfakları… tüm yaşamları sezon boyu dalyandadır. Hep beraber yaşarlar, çalışırlar. Günde 3-4 ve hatta şanslarına gözcünün “balık girdi” bağırışı ile belki 5-6 kez dalyandaki balıkları çekmek için koşarlar.

            Ekmek peşinde koştukları bu zamanlarda kullanılan en büyük teknoloji gözcünün polarize gözlüğüdür. Denizin ortasında bir gözcü kulesinde değişerek tuttukları bir balık nöbetidir bu. Dalyancının radarı olmaz. Balığın boyunu, cinsini çıkarınca ancak görebilir. Bazen ağlara farklı bir göçmen balık takılırsa hemen araştırma merkezlerine haber verir. Evet ekmeğinin peşindedir ama çevreyi de hep kontrol eder. Göç yollarının son bilgisine her zaman o sahiptir.

            Mustafa Kılınç, dedesinin yanında başladığı ilk günden beri bu geleceği devam ettirme mücadelesinde. İstanbulun 400 yıllık kültürünü korumak için bir mücadele bu. Zamanında boğazda bulunan orkinos ve hatta kılıç balığı dalyanlarını anıyor.

            Öğlen oluyor; yine ağları kontrol etme zamanı ve atlıyor dalyancılar tekneye, ağları tekrar çekmeye. Bazen bir yengeç bazen bir balık o gün içinde kısmetlerine ağa takılan ama tek sıra diziliyorlar teknenin üzerinde ve başlıyorlar dalyan ağını toplamaya. En son da dalyana gelen balıkları topluyorlar ve çıkarıyorlar tekneye. Bazen 1-2 kasa, bazen biraz daha fazla. Denizden bu sefer ne rastgeldiyse.

            Akşam tekrar ağların kontrolu ve günün getirdikleri tekrar çekildikten sonra o gün çıkan kısmetlerinden akşam yemeği. Bir sobanın üzerinde odun ateşi ile başlıyorlar yiyecekleri balığı pişirmeye, yanına da bir salata.

            Akşam yemeği sonrası bir ağırlık çöküyor ve bazıları muhabbete dalarken diğer çalışanlar çekiliyor kendi köşesine. Dalyancı Mustafa günü değerlendirirken bazı çalışanlar kendi köşelerinde telefonları ile özlediklerini arayarak hasret gidermeye çalışıyor. Bazıları ise gün batımına karşı yakıyor bir sigara.

Ferhan Coşkun

Haziran, 2021